1 Haziran 2015 Pazartesi

O kızı oraya kim oturttu?

                                               


                                                   Devam eden teknoloji sorunumuzu çözmek için ilgili yere
gittiğimizde uzunca bir süre sıra bekledik.
                                                    Daha önce de buna benzer sorunlar yaşamış dık.Bir kezin de halkla ilişkiler müdürü eşime kartını vermiş ve bir daha sorun yaşarsanız doğrudan bana gelin demiş.Bizde önce bu yolu denedik.Güvenlik görevlisi ( kendisi burada) değil diyerek elimize sıra numaramızı tutuşturdu...Cihazdan çıkıyor ya sıra numarası..Baktı köylü mü şehirli mi belli değil yaşı geçmiş iki kişi..Bunlar beceremez dedi sanırım..Hey yavrum hey...
                                                   Gözümüz ekranda..Nihayet bir odaya alındık.Masada ölgün yüzlü bir kadın.Bize bakmadı bile.
                                                   Ekranda ki işini bir müddet daha takip ettikden sonra pırasa saçlarını sağ omuzundan öne doğru atarak lutuf ederek döndü.Beyaz gömleğinin üstünde makyajsız  yüzü soğuk ve bön..Kabaca (ne vardı) dedi.Sanki karşısında bulunmakla suç işlemişiz..Suçu işleyen kim acaba?Sen mi,şirketin mi,yoksa sık sık şahit olduğum daha altlarda çalışan diğerleri mi?
                                                   Böyle dedim çünki böyle bir şey de yaşadık..Küçük maaşları yüzünden işlerini zorla yapanlar..Kopuk kabloları yerlerde sürünürken görüp..Bu da ne acaba deyip ilgilenmeyen..Daha sonra asılta asılta (asıltmak-kabaca zorlayarak çekmek)eve getirip..(Gelmezdik ama..)  (nasıl yani?) eşim (sus, yirmi günde zorla getirttik) diyor..Adamları hoş tutuyor..Adam asıltıyor kabloyu,pencereyi köklüyor,Pişkince sırıtarak yüzüme bakıyor..Bana (keseyimde sen ekle) diyor..Geç olmuş da üşümüşler de..Gelmezler miş aslın da bu saatte..Onunda köyünde sobalı evi varmış.İmrenerek özlemle bakıyor kuzineye üstünde vokurdayan (kaynayan) tencereye..Bin türlü umutla şehire göç edip bin liraya zoraki çalıştığını anlatıyor.Ben de şehirden köye göç ettim ama işini düzgün yapacaksın ya da döneceksin köyüne diyorum.Soba başını özlüyor ama toprak her ay bin lira vermiyor.Çelişki ve toprakdan uzak olmanın acısı..Bana biraz da kıskançlıkla bakıyor.İsteksizce baştan savma yaparak intikam alıyor kendince.Elime malzeme tutuşturup 'bir daha olursa kes ekle çağırma bizi 'diyor.Ah!o halkla ilişkiler müdürü yok mu işini düzgün yapan..Hep onun yüzünden.Paldır küldür yapıp defolup gittiler diyeceğim ayıp olacak..Az sonra döndüler..Tüm çalışmalar süresince arabadan çıkmayan şefleri bizzat gelip sorunun bitip bitmediğini kontrol edip bana da teyit ettirdi.Bunlar yola çıkınca merkezden amirleri ( kontrol ettiniz mi ) diyerek telefon etmiş. Bu amire daha önce (dağda yaşadığım için ikinci sınıf muamelesi yapıldığını düşünüyorum ) demiş dim.Yolda gelen telefona (yoo ne gerek var) mı dediler acaba?..Emir büyük yerden.Yoksa o küçük maaş da ..Sorunu kontrol eden şef yüzüme şaşkınlıkla bakıyor..Kim bu şalvarlı kadın?
                                                 Benim ben..Hakkını aramayı geç de olsa öğrenmeye başlamış biri sadece..Hiç hoşuma gitmese de gerektiğin de tehdit eden biri..
                                                 Pırasa saçlı elimizde ki evrakları inceledi Hiç bir şey anlamadı.Bir yerlere telefon etti.Olmadı..Suratı iyice düştü.Belgede ki bir isime takıldı.Aaa o da kim..Ben de şaşırdım..Üçüncü bir şahıs daha mı?O mu bu sorunları çıkarıyor?Gidip hesap soralım hemen.Eşim elden ele gezen faturaları elimden aldı bir baktı kim bu isim diye.Ödeme yaptığımız bayinin ismi imiş..Pırasa saçlı eğildi yere düşen yüzünü aldı..Yine baktı faturalara.(Yok yok gitmeyin) dedi.Az daha düşünüp eşime döndü (amca sen bir yerde hata yapmışsın) deyince umulmayan bir yumuşaklıkla cevap veren eşim (kızım hata sizde çözeceksen çöz).
                                               Pırasa ters bir şeyler söyleyince sıçradım.Aaa.. menopozlu bir kadının üstüne bu kadar gidilmez ki..Nereden bilsin genç daha..Cümlemin bir yerinde ona laf çarptırarak (nezaket) dedim..Lafın ona geldiğini anladı da yüzüme baktı bön bön..Laf çarptığıma mı baktı,nezaket sözcüğüne mi takıldı?
                                               Hiç duymadığına eminim.-Nezaket-..Siz duydunuz mu?
                                               Ha!belki bir zamanlar komşumuz olan güler yüzlü Nezaket abla onun da komşusu olur  bir gün..(Ablaaaa adının anlamı) ne der..Öğrenir de uygular mı?Öğrenmek ayrı bir şey uygulamak ayrı bir şey..
                                               Ayağa kalktım (kaymakamlık şurası, Gidip şikayet edelim) dediğim de kabalığı korkuya döndü..Şaşkınlıkla yüzüme bakarken camlı odadan halkla ilişkiler müdürünün geldiğini gördü ve telefona sarıldı.Eh! bizim de istediğimiz buydu zaten.Güler yüzlü doğal hali sevecen pozitif olan müdür (oturtuyorlar bunları buralara,uğraştırıyorlar beni) diyerek tık tık tık..Sorunu çözdü.Pırasa ne yapsın doğal hali bu ise..
                                              Hoş görelim dedik..Cehenneme giden yol hoş görü taşları ile döşeliymiş derler..Siz ne dersiniz?                                      

23 Ocak 2015 Cuma

Bahri Ağabey

Bahrinin Ora-Tuval,yağlı boya

                                                         

                       Bahri Ağabey ile şehir içi otobüs yolculuğun da tanışdım.Kalabalık da zar zor yer bulup oturduğum da eşim ayakda kaldı.Yaşına rağmen dinç bir yapıya sahip olan eşim yanımda oturan genç tarafından sağa ,sola, havalara bakıp görmezden gelindiğini düşündüğüm sırada  birden kıpırdandı ve hızlıca ayağa kalkdı.Eşim  hemen yanıma doğru bir hamle yapınca 'dur dur sana değil' dedim.Biraz mahcup geri çekildi.Kendisine yer verilen adam gülümseyerek 'buyurun siz oturun,yorgunsunuz galiba' dediğin de sağ kolunun olmadığını farkettim.Gencin yer verme sebebi içden gelen bir vicdan ve ahlakdan değil engelli yasası gereği yer vermek zorunluğundanmış meğer..

                     Benim  taşıdığım  enerjiden kaynaklı olduğunu düşündüğüm özelliğimden dolayı birisi yanım da az bulunsun başlar anlatmaya..Otobüs,taksi farketmez..İki durak arasında ne hikayeler dinlemişimdir..Bir de şehirler arası otobüs yolculuklarını düşünün..Saatler boyu konuşurlar bende usanmadan dinlerim...Bazıları sır olarak kalır.Bazıları her ikimize açılımlar sağlar veya böyle yaşam hikayesine dönüşürler...

                     Bahri Ağabey pembeleşen yüzüyle bana ve eşime 'vallahi yorgun değilim.Aynı yaşlardayız siz oturun' diyor hala..Kolu kesik bacaklar altı ameliyat geçirmiş protezliymiş .'Engelliyim ama kendime aileme baktım.Dört çocuğum var ellerinizden öper..Karımla elele verdik.' diyor...

                   'Maşallah biz iki çocukla zor uğraştık' dedim içimden..

                   Bahri ağabey:

                  'Belediyeden emekli oldum.Sevdiler beni kal gitme dediler.Ben gideyim de başka bir engelli işe girsin' dedim.

                   Hayranlıkla ona baktım.'

                     'Bahri Ağabey bravo sana ne sağlamlar ulaşamıyor senin yaptıklarına' dedim. 

                    'Çocukluğumda çok sıkıntı yaşadım ' diyerek devam etti.'Anam tekrar evlendiğinde babalığım eziyet ederdi.Anam kahrolur  ama elinden bir şey gelmezdi garibin.Anamın üzüntüsüne dayanamadım kızım.Evden kaçtım..Uzak çok uzak yerlere gittim.Beni arayıp bulmasınlar istedim.Gittiğim yerde güzel bir kabristan buldum.Orada yatmaya başladım.Gündüzleri orada burada çalışıyordum.Kış gelince,bir gece tıpır tıpır kar yağmaya başlamış.Bir uyandım,her yanım bembeyaz...Karın altında kalmışım.Gömülmüşüm anlayacağın.Kendi kendime öldüm mü acaba dedim..Orada öylece kalakaldım.Ne yapayım ki ölmemişim..Sevineyim mi,üzüleyim mi ? Nereye gideyim şimdi ? Gömdüm başımı karlara yine.Hiç bir şey hissetmeyerek ne kadar yattım bilmiyorum.İçim mi geçti ne..Bir sesle irkildim.  'Kalk ' diyor du.. 'Kalk '..Bir isim tekrarlıyordu..'Git seni bekliyor,git bul onu.          

                 Ne korku ne başka birşey hissetmemiş.Soğuk ve açlıkdan uyuşmuş bir halde,usulca kalkmış ve  kim olduğunu bilmediği birisini aramaya başlamış..

                     Ulaşdığı çiftlikde aradığı adam mı acaba bilinmez,  onu hemen işe almış ve  ne zaman başlayacağını sormuş..

                    'İzin istedim az bir işim var deyip doğru kabristana gittim'.diyerek devam etti..

                    Aylarca kendine yatak olan kabristandan helallık istemiş. 

                    Çiftlik sahibine 'eski işimden ayrılmaya gidiyorum dedim.Beni sahipsiz,yersiz yurtsuz sanmasın istedim,bir insanın başına gelen en kötü şeylerden biridir .Öyle böyle yürüdüm büyüdüm kızım.Bak engelli kartım var,ama kimseyi üzmem de üzülmem de.'

                  Eşim şöyle bir eğildi  Bahri ağabeyin yanağını iki okşadı 'gamsızsın haaa !..Kırışık yok maşallah yüzünde 'dediğinde otobüs de konuşmayı izleyenler dahil hepimiz güldük acıklı ama bir o kadar ibret alınması  gereken bu hikayenin sahibine mi eşime mi..

                 İneceği durağa yaklaşınca' buyurun gelin bir gün çayımı içmeye buralar da beni herkes tanır.' derken başı ve gözleri ile de sağ kolunu işaret  ediyor,kendini ararken nasıl tarif etmemiz gerektiğini anlatıyordu.

                'Bahri Ağabey yazabilir miyim hikayeni', dediğim de 'yaz kızım yaz..Ben de misal alırım hayattan.Belki beni de misal alan olur'.. 

                Bahri ağabey otobüsden inince arkasından düşünmeye başladım.Sorunlu bir arazimiz için gittiğimiz avukat görüşmesinden dönüyorduk.

                Arazimizin adı ise : Bahri'nin Ora...

                Tesadüf mü şimdi bu ?Hayatın verdiği mesajları okumayı çok uzun zaman  önce öğrendim.Sağ kolu kesikdi ve sağ geleceği temsil eder.Hayat -bırakın uğraşmayın mı -diyor bize. -Devletin kestiği kol acımaz  yen içinde kalır - demiş atalarımız.Biraz acımışdı zamanında ama,sonrasında yaşadıklarımız çok çok güzeldi..!

                 -Bahrinin Ora - ise çok değerli geçmiş  anılarımızda kalmaya devam ediyor..!